
3 Haziran 2012 Pazar
30 Mayıs 2012 Çarşamba
İnternetten Para Kazanmak İstermisiniz ?
29 Mayıs 2012 Salı
25 Mayıs 2012 Cuma
Panik Atak ve Ölüm Korkusu
Panik atak yaşayanların en çok sordukları :
‘’Kriz anında ölebilir miyim?’’sorusudur. Panik atak nöbetler halinde ve beklenmedik bir anda gelebilir.Kriz anında kişinin yoğun olarak yaşadığı sıkıntı(anksiyete-kaygı-korku)öyle yüksek boyuta varır ki ,kişi o an öleceğini hisseder.
Panik atak krizinde kişiler ‘’ölüyorum beni biran önce acile götürün’’diye feryat ederler.Bir kısmı(özellikle ilk defa yaşayanlar) etrafındakilere vasiyetini söyler. Çünkü;’’o an’’yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgide ve ölüme yakın durmaktadırlar.Panik atak yaşamayanlar bu durumu anlayamazlar.’’Ne var canım hepimiz bir gün öleceğiz.’’Şeklinde konuşur ve panik ataklıları ‘’sinir’’ ederler.Panik atak esnasında yaşanan ölüm korkusu,’’normal yaşamda’’hep kendimizden uzak tuttuğumuz ölümden ve ölüm korkusundan çok çok farklıdır.’’Damdan düşmeyen.’’bunu anlayamaz.Çünkü aynı duyguyu paylaşanlar daha iyi anlaşırlar.İnsanoğlu bir gün yaşamının son bulacağının farkındadır.Ölüm yaşamın zıddıdır.Ölümü uzaklaştırmak için sürekli yaşama sarılır ve kendimizi’’var kılarız.’’Yaşamsal faaliyetlerimiz ve yaşamın canlılığı’’Ölüm gerçeğini’’bizden uzak tutar.Sürekli ölümü hatırlarsak karamsarlığa düşer ve dünya hayatını boş verebiliriz.
Panik atak,kendimizden hep uzak tutmaya çalıştığımız ölümü bize hatırlatan,bizi sarsan bir durumdur.Çoğunlukla dünyada sonsuza kadar yaşama arzusu ve inancıyla yaşarız.Bu inancımızın panik atakla sarsılması ciddi bir travmadır.
Bir çok insan,o bitmeyecek ömrümüzün bitebileceğini panik atakla anlar.Bu yüzden yaşamda ciddi değişiklikler yapılır.
Örnekler:
Gece yaşamı olanlar,daha sade bir yaşama geçerler.
Alkol kullanan bir çok panik ataklı alkolü bırakır.
- Bayanların bir kısmı ‘’tesettüre’’girer,namaz kılmaya başlar.Tedaviyle düzelen bazı bayanlar ,örtülerini çıkartıp eski yaşamlarına dönerler.
Erkeklerinde bir kısmı dini yaşama yönelir.
Çapkınlık yapan erkekler’’tek eşliliğe’’ döner.
Koruyucu özelliği olduğuna inanılan duaları içeren muskalar özellikle ‘’cevşen’’taşınmaya başlanır.
Sağlıklı beslenme ve sağlığına en üst düzeyde dikkat etme davranışı gelişir.
İhmal edilen eş-dost akrabalarla daha sık görüşülür.Kalbini kırdığı insanlardan özür dilenir.’’Helallik’’alınır.
Ölüm tehlikesine karşı,acil durumlarda hemen yardım alınabilecek insanlara sığınılır ve yardım talep edilir.
Bu insanlar cep telefonlarında en önce aranacaklar listesine kaydedilir.
Özellikle doktor ve hastane telefonları adresleri ajandaya kaydedilir.
Hastane ve doktorlara yakın olmak (Ev kiralamak,satın almak) istenir.
Doktorlardan panik atak dan ölmeyeceklerine dair garantiler alınır.
Ölümü hatırlatan ‘’Sela’’dan korkulur.(ölen birinin cenaze namazına davet için cami minarelerinden okunan çağrı…)ve bunu duymama yolları aranılır.
Medyadaki ölüm haberlerine bakılmaz ve dinlemekten,izlemekten kaçınılır.
Cenaze arabalarından korkulur,kaçınılır. Ölen birisi,en yakını olsa dahi bazen cenazesine gidilemez.
Bazen kuran okunması ölümü hatırlattığından istenmez ve böyle ortamlardan kaçınılır.(Ülkemizde Kuranın hasta üzerinde ve mezarlıklarda okunmasının sevap olduğu gibi bir anlayış olduğundan;bazıları için ölümü çağrıştırdığından, Kuran okunmasından ve dinlenmesinden kaçınılır.)
Noktürnal panik(gece gelen panik)yaşayanlar,uykuda ölürüm endişesiyle gece uyumaz,tan yeri ağarıp,aydınlık olunca uyurlar.Gece yanlızlık,yardım alamamak gibi kaygılarla kişi kendisini uyutmaz.Gündüz nasıl olsa herkes uyanık olduğundan ,daha rahat uyunur...
Panik krizi anında kullanabileceği düşüncesiyle yanında;ilaç,su,alkol,yiyecek benzeri ‘’güvence nesneleri ‘’taşınır.
Sürekli yanında birilerinin bulunması istenir.
Kapalı,kalabalık mekanlara girilemez,toplu taşıma araçlarına binilemez .zorunlu durumlarda taksiye binilir.Çünkü taksiyi istediği yerde durdurabilme rahatlığı vardır.
Panik atak yaşayanların sorduğu soruyu tekrar soralım.
‘’Panik atak geçirdiğim sırada ölecek gibi oluyorum,canım çıkıyor,ruhum bedenimden ayrılıyor,gerçekten ölebilir miyim ?’’
Bu soruya kısaca ve tek kelimeyle ‘’HAYIR’’deyip,panik ataklıları rahatlatıp,ardından geniş açıklamasını yapalım.
Panik atak sırasında neden ölüm hissi oluşur ?
Panik atak’’ yanlış bir alarm ‘’olayıdır.Normalde organizma bir tehdit,tehlike karşısında uyarılınca,beyin gerekli yerlere sinyaller gönderir.Böbreküstü bezlerimizden strese tepki olarak adrenalin ve kortizon hormonları salınır.’’Alarm’’olağanüstü bir durumdur.Dokuların daha çok glikoza,enerjiye ihtiyacı vardır.
Vücut tehlikeye karşı ya savaşacak mücadele edecek,yada ‘’tabanları yağlayıp’’kaçacaklar.Her iki durum içinde kaslarımıza daha çok kan pompalanması gerekir.Bunun için kalbimiz normalde dakikada 70-80 atıyorsa,100-120-140 bazen daha fazla atması gerekiyor.
Panik atak da ortada görünen bir tehlike,tehdit yoktur.Beyindeki ‘’ alarm merkezi’’ yanlışlıkla devreye girmiştir.Adrenalinin etkisiyle damarlar kasılır,tansiyon yükselir,kalp atışları artar,ağzımız kurur,sarsılır,titreriz.Bazen soğuk,bazen sıcak terleriz,ateşler basar,başımız dönebilir.Boğazımız düğümlenir,nefes alamayacak gibi oluruz.Midemiz bulanır,tuvalete gitme isteği duyarız…
Beyin damarları büzüldüğünden,beyinin ihtiyacı olan oksijen ve şeker miktarı azalır.Bir an beynimiz,algılarımız bulanıklaşır kendimize,çevreye yabancılaşma yaşarız.Bir taraftan da beynimizin bulanıklaşması bizi bir an yaşamdan koparır.İşte bu durumda ‘’eyvah gidiyoruz bu alemden’’diye panik yaşarız.
Şiddetli yaşanan ilk panik krizinde genellikle çok büyük bir telaş,korku feryat vardır.Vasiyette bulunmada çoğunlukla bu krizde olur.Kişi daha sonra benzer ataklar yaşadıkça bu korkusu bir nebze azalır ama yok olmaz.
İlk panik ataktan sonra,’’acaba yine yaşar mıyım’’ diye kişide hep bir beklenti korkusu gelişir.Bu tıpkı idama mahkum bir insanın idam gününü beklemesi gibi bir’’işkencedir’’
Pek tabii ki,bütün bunlar tedavi olmamış panik ataklı insanların yaşadıklarıdır.tedaviyle beraber bütün korktu ve kaygılar yok olup gitmektedir.
Bir çok hastamız hep şunu söylemiştir;’’Dr. Bey belki onlarca,yüzlerce panik atak geçirdim.Hiç birinde ölmedim,ama her yeni bir nöbet girişiminde bu sefer ölebilirim diye hissediyorum.Bu ne ilginç bir durum….’’
Gerçekten panik atak çok ilginç bir süreçtir.Zamanla kişi atakların kötü bir duruma yol açmadığını,ölmediğini öğrenir.buna rağmen ‘’mantıksız’’bulsa da bir anlam veremese de ,atak sırasında çektiği acı,ızdırab ömründen dakikalar,saatler götürmektedir.
Hatta bazı panik ataklılar ölmekten korkmakla beraber;bu çektikleri acı ve işkenceden dolayı ‘’ ölsem daha iyi olur diye düşünebiliyor.
Tekrar ifade edelim ki,panik atak! Yaşayanlar tam olarak birbirlerini anlarlar.’’Dışarıdan’’birilerinin anlaması mümkün değildir.Önerimiz,’’en azından’’panik ataklıları dinleyin,hak verin,anlayış gösterin,yardımcı olmaya çalışın destek olun.
Panik ataklılar hassas,duygusal,kırılgan insanlardır.Asla onlara ‘’kafaya takma,bir şeyin yok,bizde bir gün ölmeyecek miyiz,bu kadarda korku olmaz ki canım…’’demeyin.onların kırılganlığını ve öfkesini çekmeyin.Hele hele ‘’seninde başına gelsin de o zaman beni anlarsın’’şeklinde bedduasını asla almayın.
Hastalarımıza’’ölümün nesi sizi korkutmaktadır?sizin için ölüm ne anlama geliyor?’’diye sık, sık sormaktayım.Herkesin farklı bir cevabı olabiliyor.Örnekler;
-Ben ölürsem çocuklarıma kim bakacak?onların perişan olmasından korkuyorum.Onları büyütüp meslek sahibi etmek,evlendirmek istiyorum.Onun içinde ölmek istemiyorum.
-Daha yapacak çok işlerim var, yarım bırakmak istemiyorum.
-Sahip olduklarımı,varlıklarımı terk etmek istemiyorum,bu bana acı veriyor.
-Çok sıkıntı çektim,biraz rahat ve huzur görmek istiyorum.
-Günahkarım,Allah için bir şey yapmadım öbür dünyada cehenneme gitmekten korkuyorum.
-İbadetlerimi eksik yapıyorum,kendimi düzeltmek öyle gitmek istiyorum.
-Mezarlık ve toprak altında olmak korkunç geliyor,hele böceklere,hayvanlara yem olmak çok acı veriyor bana…
-Ölümle yok olacağımı düşünüyorum.buna katlanamıyorum.
Bu duygular içerisinde iken çocuklarına ve yakınlarına acınarak bakılır,sık sık ağlanabilir.
Panik atak’ın bize hatırlattığı ölümü yok edebilir miyiz?
Ölüm yaşamın zıddıdır.İnsanoğlu aslında ölümü içinde barındıran bir varlıktır.’’Hayat varsa ölüm yok,ölüm varsa hayat yoktur.’’
Ölümün ne zaman olacağı belli değildir.
Belli olsaydı ne olurdu?Nasıl davranırdık?Neler yapardık?
Madem’’kabir kapısı kapanmıyor,ölüm öldürülmüyor’’o halde her canlı gibi insanda bir gün ,vakti saati geldiğinde ölecektir.Belki de yaşamı anlamlı kılan ölüm gerçeğidir.Çünkü evrende her şey zıddıyla var ve bir güzellik mana taşır.Fakirlik olmadan zenginliğin ;acı olmadan mutluluğun,karanlık olmadan aydınlığın değeri ne kadar anlaşılır? Panik atağa bağlı bu aşırı ölüm korkusu normal ölüm korkusuna çekmek için tabi ki psikiyatrik bir tedaviye ihtiyaç vardır.
Panik atak tedavisi hiçbir bağımlılık yapmayan ve yan etkisi çok ,çok az olan ilaçlarla tedavi edilmektedir.Ayrıca kişinin durumuna göre psikoterapi yapılmaktadır.Terapilerde şunlar konuşulur:korku ve kaygıların köklerine inilir.Yanlış inanç ve davranışlar varsa onların düzeltilmesi sağlanır.Yani kişinin kendisini çözmesine,analiz etmesine,kendiyle yüzleşmesine yardımcı olunur.Aynı zamanda sorunlarla ve paniklerle baş etme yöntemleri öğretilir.
Ölüm korkusunun yaşamımızı dar etmesine müsaade etmemeliyiz.Bir yandan ilaçla tedavi olurken bir yandan da terapilerle ölüm korkusunu,bu krizi lehimize çevirmenin yollarını bulmalıyız.
Madem ölümü yok edemiyoruz öncelikle onu kabul edelim.Ondan kaçmak yada inkar etmek sorunumuzu çözmüyor.Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama sarılalım,yarın ölecekmiş gibide insanca ve doğanın bir parçası bilinciyle hareket edelim.Doğru,dürüst,kibar,yardımsever,adaletli,temiz,tertipli,saygılı, çalışkan,üretken insanlar olalım.
Yaşamın hakkını verelim ama’’hak yemeyelim’’.
Başta kendimizi sevip,kendimizle barışık olalım.İnsanları koşulsuz sevip,saygı duyalım.Bitkileri,hayvanları sevip ,saygı duyalım.Bitkileri,hayvanları sevip,değer verelim,imkanımız varsa evimizde, işyerimizde onlarla iç içe yaşayalım.Doğayla bütünleşelim.
Çevremizi temiz tutalım,yeşili,denizi tahrip etmeyelim.Etrafımızı canlı,güzel,estetik tutarsak yaşam ölüme galip gelir,ölümün yüzü soğuk ve çirkindir.Var oldukça güzel giyinip,bakımımıza özen
gösterelim.Oturduğumuz,yaşadığımız,çalıştığımız mekanları temiz,estetik ve güzel dizayn edelim.
Soframıza özen gösterelim özellikle mevsimsel beslenmeye ve faydalı gıdalara yönelelim.Soframızda bir sohbet,tören havasında bulunalım.İmkan ölçüsünde en iyi araç ve gereçleri kullanalım.
Bu ölüm korkusu vesilesiyle kendimizi arındıralım.Yani ölüm korkusu’’bir işe yarasın’’kendimizce vicdan muhasebesi yapalım.Kötü,çirkin huylarımızdan kurtulmak için çaba sarf edelim.
Yapmak istediklerimizi listeleyip en basitinden hemen icraata geçelim. O hep ertelediğimiz hayallerimizi pratiğe aktaralım.
Maddi manevi imkanlarımızı doğru dürüst,akıllı,faydalı işlerde kullanmaya başlayalım.Sevgi ve mutluluğun çoğalmasına katkıda bulunalım.Akrabalarımızı,dostlarımızı arayalım,ziyaret edelim.Onlara hediyeler alalım.muhtaç olanların ihtiyaçlarını giderelim.Maddi bir şeyimiz yoksa yüzümüzdeki tebessüm eksik olmasın.
Ölümlü dünyada ölmeyecek izler,anılar bırakmaya çalışmalıyız.
Ölüm bir yokluk mudur?
Ölümle tamamen yok olunacağı düşüncesi insanlarda paniği artırmaktadır.
Doğada hiçbir şey yok olmuyor.
Sonbahar dökülen yapraklar,ölen bitki ve canlılar ilkbahardaki dirilişin ‘’yakıtı’’oluyorlar.Doğada asla israf yoktur.’’Tesadüfe tesadüf edilmez.’’Öyle bir akıllı dizayn ve program var ki,insanı hayrete,takdire ve güvene sevk etmektedir.
İnsanoğlu da diğer canlılar gibi toprağa karışır.Zaten bütün atomları,elementleri doğadan gelmiştir ve yine doğaya ‘’ana yurduna’’dönmektedir.burada diğer canlıların yaşaması için gerekli olan enerjiyi ve atomları onlara devreder.Yani insanın atomları bir bitkide,bir hayvanda,bir insanda yine var olmaya devam eder.Asla yok olmaz.
Bedenimiz ruhumuza giydirilen bir elbisedir,elbisenin çıkarılması veya değişmesiyle ruhumuza bir şey olmaz.
İnsan ölümsüzlük ve ebedi yaşama arzusu varsa,bu sebepsiz değildir.Bunun mutlaka karşılığı olmalı…
Bu dünya, bir canlı ve organizma gibi sınırlı bir ömre sahiptir.Bilim adamları dünyamızında bir doğuşu,oluşu olduğunu ve yaşlanıp öleceğini söylemektedirler.
Peki dünya yok olacak mı?Bana göre hayır.Evrende tesadüf olmadığına göre dünya da başka bir aleme dönüşecek ve o alem içerisinde başka bir şekilde varlığını sürdürecektir.İşte insan da küllerinden yeniden doğan ANKA kuşu misali, yok olmayan atomlarından ve genetik kodundan yeniden doğacaktır.Nerede?Yeni kurulan ve her şeyiyle farklı olan bir alemde.Peki bu alem neresi?
Herkes kendi yaşam anlayışı ve değerler sistemi içerisinde söz konusu aleme bir cevap verebilir.
İnsanlık tarihi boyunca;’’semavi dinler’’ öncesinde,özellikle eski mısırda yaşam hep öbür dünyada yeniden doğma ve yaşama göre kurulmuştur.
Mısır’a gidenler piramitleri,kral mezarlarını,eski tapınakları görenler bunu çok iyi görmüşlerdir.
Mumyalama olayı, eşyalarını beraberlerinde mezarlarına koymaları ve mezarlarını bir ev gibi dizayn etmeleri hep tekrar dirilme ve yaşama felsefesinden doğmuştur…
Hiristiyanlık,Yahudilik ve İslamiyet de de ölümden sonra diriliş ve yeni bir yaşam vardır.
Peki bu istediğimiz bir şeyse niye ölümden bu kadar korkuyoruz?
Bana göre din öğretisi ve Tanrı kavramı,çoğunlukla cezalandırıcı bir üslupla bizlere aktarıldı.
Bunun ilk temeli evlerimizde atılmaktadır.Yemeğini yemeyen çocuğa’’Allah baba’’kızar veya yaramazlık yapıp,söz dinlemediğimizde vs.’’!Allah taş eder,cehennemde yakar..’’şeklinde konuşulur.Çocukların belleğinde Allah hep korkulacak ve çekinilecek bir imge olarak yer alır:
Temel din eğitiminin verildiği kurumlarda ve ibadethanelerde de;hangi davranışımız karşılığı ne şekilde ödül ya da ceza göreceğimiz şeklinde bilgiler aktarılır.Ama çoğunlukla korkutulur ve cezalar abartılır ki,insanlar dinden soğumasın.
Oysaki,dinler insanların mutluluğu için bir araçtır.Maalesef cahil din adamları ve siyasal amaçlı insanlar ve ideolojiler insanı din için bir araç haline getirdi.
Oysaki dinde zorlama olmaz.irade esastır.Bireyin özgür iradesiyle dinini seçmesi ve istediği şekilde,anladığı şekilde dinini yaşaması gerekir.Birilerinin dinin koruyuculuğuna yada jandarmalığına soyunması dinin özüne terstir.Din Allah dan gelmişse en büyük,esas koruyucu zaten o dur.Kimin haddine ‘’Kraldan fazla kralcı’’kesilmeye...
Aslında bu tarz insanlar kendi yetersizlik ve güçsüzlüklerini kapatmak için,dini değerleri kalkan olarak kullanırlar.Birçoğu bunun farkında bile değildir…Birey olamayan insanlar daha güçlü değerlere sarılarak o değerlerle kimlik ve kişilik kazanırlar.Kişi ‘’birey’’olmadan ‘’biz’’olmuşsa çok katı olur.Hoşgörüsü olmaz.Çünkü onun söylediklerine, değerlerine karşı yapılan her eleştiri,kendisine yapılmış gibi algılanır ve çok sert tepki gösterirler...”Bilgi-Düşünce sahibi olmadan fikir sahibi olanlar” katı tutum sergilerler.
Diğer yandan insanlar üzerinde egemenlik kurmak ve onları yönetmek isteyenlerde’’kutsal değerleri’’kullanırlar.
İnsanları dinle korkutarak kendilerine çekmeye çalışırlar.
Dolayısıyla gerek cehalet,gerek art niyetle olsun; Tanrı ve din kavramı sevgiyle özdeşleşeceğine, korku ve ceza ile özdeşleştirilmiştir.
Ölümden ve sonrasında ne olacağından aşırı korkunun bir kaynağı da işte bunlardır.
Oysaki dini metinlere baktığımızda evrenin aşkla,sevgiyle yaratıldığını ve yoğrulduğu ifade edilir.
Bir annenin evladına olan sevgi ve şefkatinin’’milyonlarca’’daha fazlası Tanrı tarafından kullarına gösterilmektedir.
Dünyada ve evrende insanoğlunun ve diğer canlıların yaşaması için gerekli olan her şeyi hazır sunan,önümüze seren Tanrının sevgi,merhamet,şefkat ve koruyuculuğundan şüphe edilir mi?
Pek tabii ki bu ifadelerim ,dini inançları olan insanlara yöneliktir. Dine inanmayan birisinin ölüm korkusunu yenmek için dine inanması gerekmez.Diğer yandan dini inancı olan insanda panikatak yaşayabilir.Hiç kimsenin bir ayrıcalığı yoktur.İnancı olanların bir kısmı: “...Nasıl olurda inandığım halde ben panikatak oluyorum,ölümden korkuyorum ?”diye suçluluk yaşarlar.Hatta bu yüzden etrafına hastalığını söylemeyip,doktora gelmeyen onlarca hasta vardır.
Panikatak nöbetine bağlı ölüm korkusunun dinle imanla alakası yoktur.Dinlide dinsizde bu korkuyu yaşayabilir. Bu çok normal, insani bir duygudur.Herkeste ortak bir tepki ve davranış olduğuna göre ,bu tamamen panikatağın yaşattığı bir olaydır.
Sonuçta, panikatağa bağlı ölüm korkusu normal ölüm korkusundan çok farklı ve şiddetlidir.
Tedaviyle bunu yenmek mümkündür.
Bu vesile ile hayatı anlamlı kılan ölüm gerçeğiyle yüzleşip, insana yaraşır bir yaşamı elde etmeliyiz.
Makaleler (Dr. Nihat Kaya)
23 Mayıs 2012 Çarşamba
17 Mayıs 2012 Perşembe
12 Mayıs 2012 Cumartesi
11 Mayıs 2012 Cuma
10 Mayıs 2012 Perşembe
Bir Dostu Olmalı İnsanın
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları , dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o , sözünü eğip bükmeden söylemeli , yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
Böyle bir dostum var benim.
Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.
Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...
Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...
Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.
Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.
Buluştuk geçenlerde...
Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:
"- N'apıyorsun" diye sordum.
"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".
Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.
İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?
Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...
Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...
Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.
Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.
Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...
"İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...
Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...
"Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...
Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:
"Bunu da aşacağız!
İmza: Bir dost!.."
"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları , dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o , sözünü eğip bükmeden söylemeli , yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
Böyle bir dostum var benim.
Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.
Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...
Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...
Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.
Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.
Buluştuk geçenlerde...
Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:
"- N'apıyorsun" diye sordum.
"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".
Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.
İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?
Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...
Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...
Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.
Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.
Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz...
"İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...
Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...
"Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...
Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:
"Bunu da aşacağız!
İmza: Bir dost!.."
9 Mayıs 2012 Çarşamba
Eşekli Kütüphaneci
Yıl 1943.
Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok.
Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır:
“Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.
- Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu , almıyon mu ?
- Alıyorum.
- Eee , o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak ? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten…
23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım ?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey ?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.
O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden gelir.
Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da“ zihniyeti aynen var.
O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası da olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır.
İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180 - 200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İare Sandığı” yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.
Kütüphaneye de bir yazı asar:
“Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.”
Köydeki çocuklar şaşırır.
Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var.
Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da.
“Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der.
Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel’le köy köy gezmektedir.
Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa’nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.
Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar.
Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor.
Zenith ve Singer’e mektup yazar:
“Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar
( ilk sponsorluk faaliyeti ). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.
Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder. Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.
Girişimcilik ne biliyor musun ?
Bulunduğun yere yenilik katmalısın.
Mutlaka adım atmalısın.
Yaptığın iş olduğu yerde durup duruyorsa, sende bir uyuzluk vardır arkadaş. İnsan var, dokunduğu yere değer katar; insan var, dokunduğu yere değer kaybettirir.
Bakın Nevşehir’den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykeli var.
Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok.
Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır:
“Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.
- Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu , almıyon mu ?
- Alıyorum.
- Eee , o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak ? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten…
23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım ?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey ?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir.
O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden gelir.
Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da“ zihniyeti aynen var.
O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası da olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır.
İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180 - 200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İare Sandığı” yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.
Kütüphaneye de bir yazı asar:
“Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.”
Köydeki çocuklar şaşırır.
Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var.
Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da.
“Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der.
Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel’le köy köy gezmektedir.
Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa’nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.
Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar.
Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor.
Zenith ve Singer’e mektup yazar:
“Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar
( ilk sponsorluk faaliyeti ). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.
Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder. Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.
Girişimcilik ne biliyor musun ?
Bulunduğun yere yenilik katmalısın.
Mutlaka adım atmalısın.
Yaptığın iş olduğu yerde durup duruyorsa, sende bir uyuzluk vardır arkadaş. İnsan var, dokunduğu yere değer katar; insan var, dokunduğu yere değer kaybettirir.
Bakın Nevşehir’den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykeli var.
6 Mayıs 2012 Pazar
Addmefast - Sosyal Ağ Profillerini Kasmak Artık Kolay !
![]() |
Uygulama Hakkında Kısa Bilgi:
Site %100 güvenli bir sistem ile çalışmaktadır. SADECE SOSYAL
AĞLARINIZ İÇİN DEĞİL SİTENİZE VEYA BLOGUNUZA HİT KAZANDIRIR. Henüz yepyeni bir sistem ama gayet kullanışlı ve etkili bir sistem. Sistem üzerinden Youtube, Facebook, Twitter, Google+ hesaplarınızı çok kolay şekilde kasabilirsiniz. Sisteme giriş ve üye olmak için buraya tıklayın! ama o kadar anlatım ve tanıtım yaptım destek için lütfen referanslı linkten üye olunuz. Teşekkürler...
Referans Link : http://addm.co/?56AP1NZ
|
SİTE GÖRÜNÜMÜ
sayfam var diyelim. Sayfamı AddMeFast'a kaydediyorum ve her beğeni için
hesabımdan kaç kredi düşüleceğini belirtiyorum. Krediyi yüksek belirlerseniz
beğeniniz çok olur.Kredi kazanmak için de siz de başkalarının sayfalarını
beğenebilirsiniz.Tabii bu sadece Facebook ile sınırlı kalmıyor.
İsterseniz bu sistem sayesinde,
Youtube videolarınızın izlenme oranlarını, website ziyaretçi sayınızı,
Twitter takipçilerinizi yada google +1 sayınızı artırabilirsiniz.
Siteye gitmek için aşağıdaki butonu kullanın.
PFDK Kararı Açıklandı !
3 Temmuz tarihinden bu yana devam eden şike kararı açıklandı.PFDK soruşturmada ismi geçen kulüpler ve kişiler hakkındaki kararını açıkladı.
3 Temmuz'dan bu yana devam eden futbolda şike soruşturmasında sona gelindi.
PFDK soruşturmada ismi geçen kulüpler ve kişiler hakkındaki kararını açıkladı:
İşte PFDK'dan yapılan o açıklama:
"Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun 06.05.2012 tarih ve 111 sayılı toplantısında almış olduğu kararlar aşağıda belirtilmiştir.
1- AZİZ YILDIRIM hakkında, 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor, 26.02.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor- Büyükşehir Belediyespor, 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe (oyçokluğu), 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor, 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe, 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor-Bursaspor, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Trabzonspor, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor (oyçokluğu), 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor -Fenerbahçe, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü, 15.05.2011 günü oynanan Trabzonspor- Büyükşehir Belediyespor, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe, 06.03.2011 günü oynanan Beşiktaş-Trabzonspor, 24.04.2011 günü oynanan Bucaspor-Fenerbahçe, 10.04.2011 günü oynanan Galatasaray-Trabzonspor, 04.03.2011 günü oynanan Kayserispor-Manisaspor, 18.03.2011 günü oynanan Galatasaray-Fenerbahçe, 13.03.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Konyaspor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
2- MEHMET ŞEKİP MOSTUROĞLU hakkında, 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor -Fenerbahçe (oyçokluğu), 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü,10.04.2011 günü oynanan Galatasaray-Trabzonspor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
MEHMET ŞEKİP MOSTUROĞLU'nun 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Trabzonspor müsabakasında müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, (oyçokluğu)
3- İLHAN YÜKSEL EKŞİOĞLU hakkında, 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor, 26.02.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor- Büyükşehir Belediyespor, 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor, 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe, 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor-Bursaspor, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor, 15.05.2011 günü oynanan Trabzonspor- Büyükşehir Belediyespor, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe, 06.03.2011 günü oynanan Beşiktaş-Trabzonspor, 24.04.2011 tarihinde oynanan Bucaspor- Fenerbahçe, 18.03.2011 günü oynanan Galatasaray-Fenerbahçe, 13.03.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Konyaspor, 04.03.2011 günü oynanan Kayserispor-Manisaspor müsabakalarında müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
İLHAN YÜKSEL EKŞİOĞLU'nun, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor- Trabzonspor, 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca takdiren 3 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,
4- TAMER YELKOVAN hakkında, 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor, 26.02.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa, 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe, 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor, 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Trabzonspor, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor -Fenerbahçe, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakalarında müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
5- CEMİL TURHAN hakkında; 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor, 26.02.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe, 24.04.2011 günü oynanan Bucaspor-Fenerbahçe, 13.03.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Konyaspor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
CEMİL TURHAN'ın, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,
6- SERDAL ADALI hakkında, 11.05.2011 günü oynanan Beşiktaş- Büyükşehir Belediyespor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
7- TAYFUR HAVUTÇU hakkında, 11.05.2011 günü oynanan Beşiktaş- Büyükşehir Belediyespor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
8- AHMET ATEŞ hakkında, 11.05.2011 günü oynanan Beşiktaş- Büyükşehir Belediyespor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
9- İBRAHİM AKIN hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Trabzonspor- Büyükşehir Belediyespor, 11.05.2011 günü oynanan Beşiktaş- Büyükşehir Belediyespor, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor- Büyükşehir Belediyespor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
İBRAHİM AKIN'ın 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor müsabaka sonucunu etkilemekten eski FDT'nin 58/1. maddesi uyarınca 3 YIL MÜSABAKALARDAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,
10- İSKENDER ALIN hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Trabzonspor- Büyükşehir Belediyespor, 11.05.2011 günü oynanan Beşiktaş- Büyükşehir Belediyespor, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor- Büyükşehir Belediyespor, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
11- MECNUN ODYAKMAZ hakkında, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe, 24.04.2011 tarihinde oynanan Bucaspor- Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
12- AHMET ÇELEBİ hakkında; 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe,
24.04.2011 tarihinde oynanan Bucaspor- Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
AHMET ÇELEBİ'nin 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı eski FDT'nin 58/1. maddesi uyarınca 2 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,
13- KORCAN ÇELİKAY hakkında, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
14- BÜLENT UYGUN hakkında, 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Trabzonspor, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe, 24.04.2011 günü oynanan Bucaspor-Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
15- ÜMİT KARAN hakkında; 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
ÜMİT KARAN'ın, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 2 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,
16- SERDAR KULBİLGE hakkında, 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
SERDAR KULBİLGE'nin, 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca takdiren 2 YIL MÜSABAKALARDAN MEN CEZASI ile cezalandırılmasına,
17- CENGİZ DEMİREL hakkında; 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
CENGİZ DEMİREL'in 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,
18- ERDEM KONYAR hakkında, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor -Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA, (oyçokluğu)
19- YAVUZ AĞIRGÖL'ün ,15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,
20- MEHMET ŞEN hakkında; 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor -Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
MEHMET ŞEN'in, 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemeye teşebbüsü nedeniyle FDT'nin 58/2-a maddesi uyarınca 1 YIL HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına,
21- HİKMET KARAMAN hakkında, 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
22- SERKAN ACAR hakkında, 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor, 13.03.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Konyaspor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
23- ZAFER ÖNDER İPEK hakkında, 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe, 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
24- ALEADDİN YILDIRIM hakkında, 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe, 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor-Bursaspor, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor -Fenerbahçe, 18.03.2011 günü oynanan Galatasaray-Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
25- HASAN ÇETİNKAYA hakkında, 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor, 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor-Bursaspor, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor - Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
26- GÖKÇEK VEDERSON hakkında, 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor-Bursaspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
27- GÜDE FADIL ÖZDEMİR hakkında, 24.04.2011 tarihinde oynanan Bucaspor- Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
28- ZAFER TÜZÜN hakkında, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
29- YILMAZ VURAL hakkında, 13.03.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Konyaspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
30- SEZER ÖZTÜRK hakkında, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Trabzonspor, 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
31- EMANUEL EMENİKE hakkında, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor - Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
32- MAHMUT BOZ hakkında, 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
33- MEHMET YILDIZ hakkında, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
34- SADRİ ŞENER hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
35- RECEP DENİZER hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
36- CAN ARAT hakkında, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor - Büyükşehir Belediyespor, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe- Büyükşehir Belediyespor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
37- ÖNDER TURACI hakkında, 04.03.2011 günü oynanan Kayserispor-Manisaspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
38- NEVZAT ŞAKAR hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe, 22.05.2011 günü oynanan Karabükspor- Trabzonspor, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor-Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
39- OSMAN MURAT ÖZAYDINLI hakkında, 08.05.2011 günü oynanan Karabükspor -Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
40- EKREM OKUMUŞ hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
41- SADRETTİN FIRAT KOCAOĞLU hakkında, 26.02.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
42- ZAFER DEMİRAY hakkında, 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
43- FARUK TAŞSETEN hakkında, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
44- MEHMET OFLAZ hakkında, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
45- MURAT ÖZTÜRK hakkında, 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
46- SEMİH ŞENTÜRK hakkında, 22.04.2011 tarihli Eskişehirspor-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
47- İLHAN ÇELİKAY hakkında, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
48- KENAN YARALI hakkında, 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor-Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
49- MİTHAT HALİS hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor-Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
50- SAMET GÜZEL hakkında, 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor - Bursaspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
51- ŞÜKRÜ ONGAN hakkında, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Trabzonspor , 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor-Fenerbahçe müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
52- ÜMİT AYDIN hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
53- SERCAN YILDIRIM hakkında, 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor-Bursaspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
54- MURAT ŞAHİN hakkında, 26.02.2011 günü oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
55- GÖKSEL GÜMÜŞDAĞ hakkında, 10.04.2011 günü oynanan Büyükşehir Belediyespor - Sivasspor, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe - Büyükşehir Belediyespor müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
56- MANİSASPOR Kulübü hakkında, 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor - Trabzonspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
57- BEŞİKTAŞ A.Ş. hakkında, 06.03.2011 günü oynanan Beşiktaş A.Ş. - Trabzonspor A.Ş., 11.05.2011 günü oynanan Beşiktaş A.Ş. - İstanbul BBSK müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
58- BUCASPOR Kulübü hakkında, 08.05.2011 günü oynanan Bucaspor- Trabzonspor A.Ş., 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş.- MKE Ankaragücü, 24.04.2011 günü oynanan Bucaspor - Fenerbahçe A.Ş. müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
59- BURSASPOR Kulübü hakkında, 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor A.Ş.- Bursaspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
60- ESKİŞEHİRSPOR Kulübü hakkında, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor - Trabzonspor A.Ş., 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor - Fenerbahçe A.Ş. müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
61- GALATASARAY A.Ş. hakkında, 10.04.2011 günü oynanan Galatasaray A.Ş. - Trabzonspor A.Ş., 18.03.2011 günü oynanan Galatasaray A.Ş. - Fenerbahçe A.Ş. müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
62- GENÇLERBİRLİĞİ SPOR Kulübü hakkında, 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği - Trabzonspor A.Ş., 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği - Fenerbahçe A.Ş. müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
63- İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SPOR Kulübü hakkında, 11.05.2011 günü oynanan Beşiktaş A.Ş.- İstanbul BBSK, 15.05.2011 günü oynanan Trabzonspor A.Ş.- İstanbul BBSK, 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş.- İstanbul BBSK, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor - İstanbul BBSK müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
64- KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR Kulübü hakkında, 08.05.2011 günü oynanan Kardemir D.Ç. Karabükspor - Fenerbahçe A.Ş, 22.05.2011 günü oynanan Kardemir D.Ç. Karabükspor - Trabzonspor A.Ş. müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
65- KASIMPAŞA A.Ş. hakkında, 26.02.2011günü oynanan Fenerbahçe A.Ş. - Kasımpaşa müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
66- KAYSERİSPOR Kulübü hakkında, 04.03.2011 günü oynanan Kayserispor - Manisaspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
67- KONYASPOR Kulübü hakkında, 13.03.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş. - Konyaspor müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
68- MKE ANAKAGÜCÜ SPOR Kulübü hakkında, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş.- MKE Ankaragücü müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemektendolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
69- SİVASSPOR Kulübü hakkında, 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor - Fenerbahçe A.Ş. müsabakasında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
70- TRABZONSPOR A.Ş. hakkında, 22.05.2011 günü oynanan Kardemir D.Ç. Karabükspor - Trabzonspor A.Ş., 08.05.2011 günü oynanan Bucaspor- Trabzonspor A.Ş., 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor - Fenerbahçe A.Ş., 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş.- MKE Ankaragücü, 08.05.2011 günü oynanan Kardemir D.Ç. Karabükspor - Fenerbahçe A.Ş., 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor - Trabzonspor A.Ş., 06.03.2011 günü oynanan Beşiktaş A.Ş. - Trabzonspor A.Ş.müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
71- FENERBAHÇE A.Ş. hakkında, 21.02.2011 günü oynanan Manisaspor - Trabzonspor, 26.02.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş. - Kasımpaşa, 04.03.2011 günü oynanan Kayserispor - Manisaspor, 06.03.2011 günü oynanan Bursaspor - İstanbul BBSK, 06.03.2011 günü oynanan Beşiktaş A.Ş. - Trabzonspor A.Ş., 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği - Fenerbahçe A.Ş. (oyçokluğu), 13.03.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş. - Konyaspor, 18.03.2011 günü oynanan Galatasaray A.Ş. - Fenerbahçe A.Ş., 20.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği - Trabzonspor A.Ş., 09.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor - Fenerbahçe A.Ş., 10.04.2011 günü oynanan Galatasaray A.Ş. - Trabzonspor A.Ş., 17.04.2011 günü oynanan Trabzonspor A.Ş.- Bursaspor, 22.04.2011 günü oynanan Eskişehirspor - Trabzonspor A.Ş. (oyçokluğu), 24.04.2011 günü oynanan Bucaspor - Fenerbahçe A.Ş., 01.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş.- İstanbul BBSK (oyçokluğu), 08.05.2011 günü oynanan Kardemir D.Ç. Karabükspor - Fenerbahçe A.Ş., 15.05.2011 günü oynanan Trabzonspor A.Ş.- İstanbul BBSK, 15.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe A.Ş.- MKE Ankaragücü(oyçokluğu), 22.05.2011 günü oynanan Sivasspor - Fenerbahçe A.Ş. müsabakalarında, müsabaka sonucunu etkilemekten dolayı sevk yapılmış ise de isnat olunan disiplin ihlalinin unsurları oluşmadığından CEZA TAYİNİNE YER OLMADIĞINA,
Karar verilmiştir.
Halit Fahri GÜLTEKİN
PFDK Başkanı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)